– Rivayete göre İspanyol Korsanlar topladıkları ve yağmaladıkları tüm ganimeti bulunmamak üzere efsanevi bir adaya saklandı.
Bu ada da büyük bir çukur açılarak bir takım tuzaklar kurularak, hazinesini saklandı ve günümüzde halen çıkarılamıyor.
Yeni bir esrarengiz konu yazı dizisi ile birlikteyiz, bu hafta Efsanelere konu olan Oak adasından bahsedeceğiz.
William Kidd, İspanyolların en ünlü ve bir o kadar acımasız korsanı. O kadar gemi yağmalamıştır ki hazinesi ile yeni bir ülke kurabileceği söylenir.
Kaptan Kidd 1701’de asıldı. Sonradan halkın gözünde baş korsan haline geldi. Resim bir mağarada hazinesinin gömülüşünü denetlerken gösteriyor.
Oak Adası
1795 Yılında, Daniel McGinnis isimli 16 yaşında bir genç, Mahone Körfezi’ni kanosuyla geçiyordu. McGinnis, Nova Scotia’nın güney kıyısındaki Mahone Körfezi’nde bir adada kıyıya çıktı.
Körfezin güneydoğu kıyısı açıklarındaki bu adayı neden seçtiğini kendisi de bilmiyordu. Çünkü, yakında bir çok adalar da vardı.
Belki de, McGinnis adanın farklılığından etkilenmişti. Oak (Meşe) Adası, adını, tüm adayı kaplayan sık kızıl meşe ormanından aldığı söylenilir.
McGinnis, ağaçlar arasındaki oldukça eski bir patikayı izleyerek adanın iç kısımlarına yürüdü. düz bir bir açık alana vardı. Burada meşe ağaçları kesilmiş, yeni ağaçlar ekilmiş ve bu ağaçlarda yeni filizlenmeye başlamış gibi görünüyordu.
Ancak, ne gariptir ki, açıklığın orta yerinde tek bir ulu meşe yükseliyordu. McGinnis ağacın dallarından birinin budanmış olduğunu fark etti. Budanmış dal, topraktaki bir göçüğün 5 metre kadar üstünde uzanıyordu.
Bu göçük nokta ile dalda gördüğü çentikler, MCGinnis’in dikkatini çekti. Bakar bakmaz göze çarpan çentiklerin, bir iple yapıldığını anladı.
McGinnis, bir defineye rastladığını düşündüğü için hemen yaşadığı şehire Chester’a geri döndü. Oak Adasına 6 km mesafede olan Chester, Mahone Körfezi’nin doğu kıyısındaydı.
McGinnis, buradaki arkadaşlarına gördüğü anlatmaya ve onları da yanına alarak adaya gitmeye karar verdi. Ertesi günü McGinnis, yanında 20 yaşındaki John Smith ve 13 yaşındaki Anthony Vaughn’la Oak Adası’na gitti.
Kazdıkça bitmiyor!
Gevşek toprağı kazmaya başladıklarında Karşılarına bir tünel çıktı. Tünelin sert kil duvarlarında kazma izleri vardı.
4 ft. aşağıda ise, kat kat taşlardan oluşan bir tabakayla karşılaştılar. Bu taşlar, Oak Adası’ndan gelmiş olamazdı. Taşları dışarı çıkarıp kazmaya devam ettiler.
1O ft’e vardıklarında tünel boyunca ve yekpare meşe kütüklerinden oluşan bir platforma ulaştılar. Kütükler kil duvarlara sağlam bir şekilde yerleştirilmişti.
Kütükleri çıkarmayı başararak, kazmayı sürdürdüler. 20 ft’te ve 30 ft’te de benzer platformlar vardı. Ellerinde yalnızca kazma kürek olduğu için, McGinnis ve arkadaşları daha fazla ilerleyemediler.
Aslında bu kadarını yapmaları bile şaşılacak bir başarıydı. İndikleri derinliği kazıklarla işaretlediler. Sonra da, yardım almak için Chester’a döndüler.
Fakat ne gariptir ki, kendilerine yardım edecek kimse çıkmadı. Gençler, ancak 9 yıl sonra, zaman, bu planı uygulamaya koyabildiler. Bekledikleri yardım, 30 yaşında zengin biri olan Simeon Lynds’den geldi.
Lynds, Vaughn’tın kendisine anlattığı öyküden etkilenmiş. İlk ekipteki üç kişiye araştırmalarında yardımcı olmak için bir ortaklık kurdu.
Bu arada John Smith boş durmamış. Aradan geçen süre içinde Smith, kazdıkları yeri çevreleyen arazinin bir kısmını satın almayı becermişti. Daha sonraki 30 yıl süresince kalan kısmı da parça parça satın almayı başardı.
Sonunda adanın tüm Doğu yanı, onun mülkiyetine geçecekti. İşte 1804 yılında bu grup esrarengiz Oak Adası’na böyle çıktılar. Oldukça azimliydiler. Yapacakları iş için gerekli ekipmanlara sahiptiler.
Anladılar ki, o akdar süre verdikleri uğraş ve kazdıkları devasa bir çukur, hazinenin gömülü olduğu derinliğe göre neredeyse hiç kazılmamıştı bile.
Bu şemada, Oak Adası Para Çukuru’nun çeşitli düzeyleri çizilmiş
1 inç: 2,5 cm.
10 inç: 25 cm.
1 ayak: 30 cm.
10 ayak: 3 metre
100 ayak: 30 metre
1 mil: 1,6 km.
Önce çukurda birikmiş olan çamuru temizlemeleri gerekiyordu. 9 yıl önce işaret olarak bıraktıkları yazıya ulaştıklarında, rahat bir nefes aldılar. Aradan geçen yıllar boyunca kimse buraya el sürmemişti.
Bu kez var güçleriyle çalşmaya başladılar ve 30 ft. ile 90 ft. derinlik arasında birbirini tutmuyordu. Hem ayrıntılar, hem de sıralama yönünden farklılık vardı. Araştırmacılar, 40 ft. derinlikte başka bir meşe platformla karşılaştılar. Bu platform macunla kaplanmıştı. 50 ft.’te, bir kömür tabakasını kazdıktan sonra, bir başka meşe platforma rastladılar.
Bu kez platformun yarıkları hindistan cevizi elyafıyla tıkanmıştı. Sonra her 10 ft.’te bir karşılarına düzenli olarak platformlar çıktı.
Hepsi meşeydi, bazıları düzdü, bazıları macun ya da hindistan cevizi elyafıyla kaplanmıştı çalışmalar devam etti. 90 ft. derinlikte yassı bir taşa çarptılar. Taş, 3 ft. boyunda ve 1 ft. genişlikteydi. Başka bir yerden getirilmemişti, ada taşıydı.
İşin en ilginç yanı, alt tarafında okunamayan bir yazı olmasıydı. Üzerindeki garip işaretlerle bu taş, kuşkusuz çok değerli bir ipucuydu.
44 yıl boyunca, Para Çukuru adı verilen bu çukura kimse el sürmedi. Ama 1849’da yeni bir kazı grubu kuruldu.
Bu kez, artık yaşlanan Anthony Vaughn danışman görevini almıştı. Truro ortaklık grubu her iki tünelin de tıkandığını gördü. Ama 12 günlük sıkı bir çalışmadan sonra tüneli 86 ft.’e kadar kazdılar.
Tıpkı yarım yüzyıl önce olduğu gibi, kazıcılar bir cumartesi akşamı, ferah kalple evlerine gittiler. Pazar sabahı teftişe geldiklerinde, her şey yolunda görünüyordu. Öğleden sonra saat 14’te geri döndüklerinde, büyük bir şaşkınlık içinde, çukurun 60 ft. yüksekliğe varan suyla dolduğunu gördüler.
Çukurdaki su ile körfezin suyu aynı düzeydeydi. Suyu boşaltma çabaları, yıllar sonra “Çatalla çorba içmek kadar sonuçsuz” olarak tanımlanacaktı.
Oak adası 300 yıldır gizemini koruyor ve her yapılan kazılarda belirli bir derinliğe ulaşıldığında su basıyor, günümüzde onlarca işçi kazı sırasında hayatını kaybetti. İlk kayda değer kanıtlar ise 1970’li yıllarda ulaşıldı.
Kopuk Bir El!
1970 yılında, kendine Triton Alliance Şirketi adını veren bir grup, Dunfield’in imtiyazını devraldı. Bir yıl sonra Triton grubu, 212 feet derinlikte içi su dolu bir çukura rastlanmıştı.
Daha sonra aşağı sarkıtılan bir denizaltı kamerasında sandığa benzeyen üç cisim görüldü. İşin ilginç yanı, sandıksı cisimlerin yanında, eti bozulmamış, kopuk bir el de duruyordu. Daha sonra mağaraya, 235 metre derinliğe dalgıçlar indirildiğinde kopuk el ve sandıklar yerinde değildi.
Günümüzde Oak adasında kazı çalışmaları halen devam etmekte, ve halen esrarengiz bir şekilde kazılan yerleri tuzlu su basmaya devam ediyor.
Ne zaman kazıldığı ve oluştuğu ve sonu belli olmayan bir tünel, kütüklerle hindistan cevizleri ve kil tabakalarıyla doldurulmuş ya bir hazine saklıyorlar ya da oradaki şeyin oradan çıkmasını istemiyor.
Oak adası bir başlangıç mı yoksa son mu siz karar verin.